
AKP-MHP iktidarının Kürt sorununda çözümsüzlüğü derinleştiren kutuplaştırıcı dil ve ısrarı, ülkenin en büyük sorunlarından biri haline gelmiştir. Zap, Avaşîn ve Metîna bölgelerine yönelik saldırılar 3 yıldır devam etmektedir ve asker kayıpları her geçen gün artmaktadır. Savunma Bakanlığı, 22-23 Aralık tarihlerinde 12 askerin hayatını kaybettiğini duyurdu ve hemen ardından Kuzey ve Doğu Suriye kentlerine hava saldırıları başladı. Bu saldırılarda Sîmav Yayınevi, Cizre Yem Fabrikası, tren istasyonu ve zeytin fabrikası gibi yerler de hedef alındı ve 8 kişi hayatını kaybetti.
Kürt demokratik kitle örgütleri ve hak savunucularına göre, bu saldırılar Kürt sorununu derinleştirmekte ve sorunun çözümü için PKK lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve demokratik yollarla çözüm bulunması gerektiği vurgulanmaktadır.
Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Urfa Şubesi Hapishane Komisyonu üyesi Hidayet Enmek, Kürt sorununun cumhuriyetin kuruluşundan beri çözümsüz olduğunu belirtti ve Kürtlere yönelik asimilasyon ve ötekileştirme politikalarının sürekli devam ettiğini söyledi. Enmek, mevcut siyasal iktidarın savaş dilini geliştirmesinin kayıpları gizlemek amacıyla olduğunu ifade etti ve Rojava’ya yapılan saldırıların topluma ve Türkiye halklarına ekonomik yıkım getirdiğini belirtti.
Enmek, çatışmalı sürecin sona ermesi ve barış ortamının sağlanması için Türkiye ve PKK’nın bir araya gelerek demokratik bir şekilde barışı konuşması gerektiğini vurguladı. Ayrıca 2013 yılında başlayan sürecin buz dolabına kaldırılmasının hatırlatılması ve tecridin kaldırılması gerektiği de dile getirildi.
Urfa Barosu İnsan Hakları Merkezi Başkanı Ahmet Taş ise, PKK lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit ve Kürt siyasetine yönelik baskıların çatışmalı süreci derinleştirdiğini ifade etti. Taş, Kürt sorununun çözümü için diyalog zemininin oluşturulması gerektiğini ve tüm fikirlerin tartışıldığı bir ortak masa etrafında çözüm bulunması gerektiğini belirtti.
IHD Urfa Şube yöneticilerinden Nahide Polat Aslan ise, dünyada yaşanan savaş ve çatışmaların bedelini halkların ödediğini söyledi. Aslan, yaşam hakkının en temel hak olduğunu ve barışa olan inançlarıyla mücadele ettiklerini ifade etti. Savaşın durdurulması ve toplumsal barışın sağlanması için siyasi partiler ve STÖ’lerin tavır geliştirmesi gerektiğini belirtti.