
Yakup Demir, Ali İhsan Özgür, Talip Öztürk, Mustafa Hayrullahoğlu ve İ.Bilen yoldaşlarımız, Kasım ayında aramızdan ayrıldılar. Yakup Demir ve İ.Bilen yoldaşlarımız sağlık sorunları nedeniyle ayrılırken, Ali İhsan Özgür, Talip Öztürk ve Mustafa Hayrullahoğlu yoldaşlarımız sınıf düşmanlarımız tarafından seçilerek katledildi.
TKP tarihinde binlerce yoldaşımız sınıf savaşımı içinde hayatını kaybetti. Her biri bizim için ayrı değerdedir ve birini diğerinden ayırmak mümkün değildir. Marksizm-Leninizm öğretisi için savaşan bu yoldaşlarımız, sınıf mücadelesi için parti bayrağını son nefeslerine kadar dik tutmuşlardır. Nazım Hikmet’in dediği gibi, “Düşmesin bizimle yola: evinde ağlayanların gözyaşlarını taşıyanlar. Bıraksın peşimizi kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!”
Parti tarihimiz, kuruluşundan itibaren burjuvazinin cinayetleri ve katliamlarıyla şekillenmiştir. Mustafa Suphi ve kurucu yoldaşlarının haince öldürülmesiyle başlayan bu süreç, bugüne kadar devam etmiştir. Bu durumda şaşılacak bir şey yoktur. İşçi sınıfı militanlarının sınıf kinine sahip olduğu gibi, burjuva karar vericileri ve tetikçileri de işçi sınıfına karşı sınıf kinine sahiptir. Bu, sınıf savaşımının doğasına uygun olan bir durumdur.
Hiçbir kazanım bedel ödenmeden elde edilemez. Bedel ödemek, gösterişli sözler, yazılar ve etkinlikler düzenlemek anlamına gelmez. Bedel ödemek, özel çıkar gözetmeksizin sınıf mücadelesinin gerektirdiği eylemleri yerine getirmek anlamına gelir. Komünistlerin kitabında, uzlaşma ve tavizler vererek sınıf savaşı yürütmek yoktur. “İdare” etmek için farklı yöntemler vardır. Bunlardan biri, keskin sözler sarf ederek, sağ oportünist ve reformist bir siyaset pratiği yürütmektir. Bu kişiler, burjuva devlet aygıtının bazı özelliklerini benimseyerek kendi çıkarlarına hizmet etmeye çalışırlar. Örneğin, Türkiye’de TKP’nin kurucuları Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katledilmesi, cumhuriyet tarihinin ilk siyasi cinayetidir. Bu gerçeği görmezden gelirler. Mustafa Kemal’i “devrimci” olarak tanımlayarak “Cumhuriyetin kazanımları” demagojisine başvururlar. Bu kişiler, sınıf savaşı adına politik gösteri yaparlar.
Günümüzde sınıf savaşının keskin niteliği hala devam etmektedir. Belki her gün onlarca devrimci, sosyalist ve komünist sokakta katledilmiyor, ancak TC Devleti ve burjuvazi aynı yöntemleri kullanmaya devam ediyor. Bu en bariz şekilde Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı uygulanmaktadır. Hiçbir şey değişmemiştir. TKP tekrar eski etkinliğine ulaşsa ve sınıf savaşı daha da keskinleşse, aynı yöntemlerle daha da geliştirilmiş bir şekilde karşılaşacağımızdan kuşkumuz yok.
İ.Bilen yoldaşın “Savaş Yolu” kitabının önsözünde belirtildiği gibi, “TKP ateşi ve ihaneti görmüştür” ve bundan sonra da bir değişiklik olmayacaktır. TKP’nin ilk kurucu başkanı Mustafa Suphi’nin 1920’de ifade ettiği gerçek günümüz için de geçerlidir: “Hapis, zindan, kan, ateş; halk hareketini, milli kurtuluş ve demokrasi hareketini durduramaz! Bugün Türkiye halkını inim inim inletenler kanlı padişahların menfur akıbetini düşünsünler.”
Bu duygu, düşünce, bilinç ve kararlılıkla toprağa düşen tüm yoldaşlarımızı anıyor ve mücadelelerini saygıyla selamlıyoruz.