
1917 Büyük Ekim Sosyalist Devrimi’nin ardından, Almanya’da gerçekleşecek devrim, hem Rusya’daki devrimci sürecin ilerlemesi için hem de Batı Avrupa’da devrim dalgasının başarılı olması için büyük önem taşıyordu. Almanya’daki Bolşevik hareketin liderleri olan Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht, Lenin’in Alman devrimine önem verdiği bir dönemde öne çıktılar.
Almanya Komünist Partisi’nin (KPD) kurucuları olan Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht, 9 Kasım 1918’de bastırılan Ayaklanma ve 8 Ocak 1919’da gerçekleşen Spartakist Ayaklanması sonrasında, dönemin sosyal demokrat yöneticileri tarafından kurulan bir tuzak sonucunda 15 Ocak 1919’da ayrı ayrı katledildiler. Cesetleri nehre atıldı. O dönemde Sosyalistlerin Anıt Mezarlığı olarak bilinen küçük bir mezarlıkta yoksulların gömüldüğü için, burjuvazi Karl ve Rosa’yı diğer 31 komünist ile beraber gizlice gömmek istedi. Ancak KPD yönetimi haberdar oldu ve onbinlerce komünist, tüm baskı ve teröre rağmen şehir merkezinden mezarlığa doğru yürüyüşe geçti. O günden itibaren her yılın Ocak ayının ikinci pazar günü düzenlenen ve aynı güzergahı kullanan yürüyüşler, komünistler için bir gelenek haline geldi. LLL yürüyüşlerinin bir harfinin Lenin’i temsil etmesi, Rosa ve Karl’ın o dönemde sosyal demokrasi içinde Bolşevik, Leninist bir tutum benimsemesi nedeniyleydi. Rosa ve Karl’ın amacı, Lenin’in liderliğinde gerçekleştirilen 1917 Büyük Ekim Devrimi’ni 1918 Almanya Kasım Devrimi’ne bağlamaktı. Karl Liebknecht, Özgür Alman Sosyalist Cumhuriyeti’ni ilan etti, ancak devrim terörle bastırıldı ve Karl ve Rosa’yı susturmak istediler.
Karl Liebknecht, sosyal demokratların ulusalcı politikalarına karşı çıkarak, “Asıl düşman kendi memleketimizdedir” söylemiyle savaşın sınıfsal bakış açısının temelini savundu. O dönemde de bugün olduğu gibi, sosyal demokratlar ve Bolşevik olmayan sözde “komünistler”, savaşlarda kendi ülkelerinin iktidarları yani burjuvazileri için mücadele ediyor ve destekliyorlardı.
Karl ve Rosa’nın katledilmesinden sonra Ernst Thaelmann’ın Genel Sekreterliğinde milyonları kucaklayan KPD, Hitler faşizmi döneminde büyük bir darbe aldı. Yine sosyal demokratların gazabına uğrayan komünistler, bu mücadelede Genel Sekreterleri Ernst Thaelmann’ı faşizmin zindanlarında kaybettiler. 1945’te faşizmin yenilgisiyle birlikte tekrar yasal hale gelen KPD, 1949’da Demokratik Alman Cumhuriyeti’nin kuruluşunda ülkenin yönetiminde yer aldı. 1956’da Batı Almanya’da yasaklanan KPD üzerindeki yasak hala devam etmektedir. Alman komünistleri illegal mücadele ederken 1967’de DKP’yi kurarak bugüne dek sürdürdükleri mücadeleye legal bir örgüt getirdiler.