
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın” yankıları sürerken, çatışmalı ortamda yakınları katledilen aileler, Kürt sorununun çatışma ortamından çıkarılarak çözülmesi yönünde desteklerini sürdürüyor. Çağrının ardından PKK ateşkes ilan ederken Federe Kürdistan Bölgesi’nde PKK yönelik, hava ve karadan saldırıları sürdürülüyor. Saldırılar, sürecin hedeflediği Kürt sorununun barışçıl yöntemlerle çözümünü zorlaştırırken, çatışmalı dönemlerde yaşamını yitirenlerin yakınları, saldırıların durdurulması, devletin somut adım atmasını istiyor.
Çatışmaların sonlandırılması, devletin somut adım atmasını isteyenlerden biri de Ayşe Yaşar. Colemêrg’in Gever (Yüksekova) ilçesine bağlı Oremar köyünün Zerene mezrasında dünyaya gelen Ayşe Yaşar, 19 yaşında evlenerek, Gever’e taşındı. Ayşe Yaşar’ın kızı Sıdıka Yaşar, 1993’te PKK’ye katıldı, 1996 yılında Xakurk’ta çıkan bir çatışmada hayatını kaybetti. Ardından akrabaları Mehmet Yaşar 1994’te JİTEM tarafından kaçırılarak, Recep Yaşar ise aynı yıl evinden alınarak katledildi. Ayşe Yaşar’ın kayını Fettah Yaşar da yine 1994’te Alekana köyünde askerlerce katledildi.
SAVAŞ NEDENİYLE YAŞAMADIĞI KALMADI
Zorla koruculaştırma baskılarının arttığı 1996’da bunu kabul etmeyen ve Ayşe Yaşar’ın dahil olduğu Yaşar ailesi, Federe Kürdistan Bölgesi’nin Şêladizê kasabasına göç etti. Aile burada yaşları 7 ile 11 arasında değişen Fettah Yaşar’ın kızları, Çimen, Kevser ve Behice ile Ayşe Yaşar’ın diğer kayını Hüseyin Yaşar’ın çocukları Giyabent ve Yunus’u bir patlamada kaybetmesinin ardından 1998’de tekrar Gever’e döndü. Gever’e yerleştikten bir yıl sonra akrabaları, Reşit Tokçu hayvan ticareti yaparken, Oremar’a bağlı Serpil mezrasında askerler ve PKK arasında çıkan çatışmanın ortasında kalarak katledildi. Ömrü göç yollarında geçen Ayşe Yaşar tekrar Gever’e döndükten 12 yıl sonra Oğlu İkbal Yaşar, 2008 Newroz’unda Gever’de polis kurşunuyla katledildi.
“YİTİRDİKLERİM GURURUMDUR”
Ailesinden katledilen başta oğlu olmak üzere 11 kişinin failleri halen bulunmadığını söyleyen Ayşe Yaşar, “Bunca canı katledenlerin bir an önce yargı önüne çıkarılıp yargılanıp, cezalandırılmasını istiyorum. Yitirdiklerim ve kaybettiklerim benim gururum ve şehitlerimdir. Gözyaşlarımın sebebi olabilirler, ama pişmanlık sebebim olmazlar. Ailemden değil 11 kişi, tamamını kaybetsem ağlarım, ama onların mücadelesi ve davasından asla pişmanlık duymam. Başım diktir. Ölene dek onların yürüttüğü bu mücadeleden bir adım bile geride durmam. Ellerimden hiçbir şey gelmese bile bunca yaşatılanı unutmayıp, yitirdiklerimin anılarını yaşatacağım. Ama artık bu kanın da durması gerekiyor. Bu savaş, kan dökmekle son bulmaz. Ama katledilen sivillerin failleri ortaya çıkarılarak ve yüzleştirilerek bu süreç yerini bulur. Onların da pişman olduğunu belirtmesi ve cezasını çekmesini istiyoruz. İkbal ve diğerleri, kimi katletti de öldürdüler. Ne suçları vardı? Suçsuz yere katledilen tüm faili meçhul cinayetlerin failleri ortaya çıkarılmadır” ifadelerini kullandı.
Devletin samimiyetini, 90’larda JİTEM’in işlediği 17 bin faili meçhul cinayetin faillerini ortaya çıkararak göstermesi gerektiğini ifade eden Ayşe Yaşar, “Faillerin ortaya çıkarılmasıyla ancak samimi oldukları görülür. Süreçle birlikte hiçbir annenin gözyaşı dökmemesi için çaba sarf edilmelidir. Her iki tarafından analarına artık acı yaşatılmasın. Yazık değil mi bu kadar gence? Diliyorum ki bu süreçle selametle sonuca varır” diye konuştu.
“ÖCALAN’A GÜVENİYOR VE İNANIYORUZ”
Devletin, sürece dair samimiyetini net bir şekilde göstermediğini belirten Ayşe Yaşar, “Eğer devlet adım atmazsa bu süreç yürümez ve sonuç alıcı olmaz. Devlet de Kürt tarafı gibi şeffaf ve çözüm odaklı olmalıdır. Her iki taraf Meclis’e gelerek bir daha böylesi bir savaşın yaşanmaması için sözleşmeliler. Ortak bir karar ve diğer devletlerin garantörlüğünde çözüm yaşanır. Eğer devlet isterse bu mesele kısa bir sürede hallolur. Ama samimi değiller. Hiçbir devlet ve güç savaşla bir toplumu yok edemez. Ancak bu süreç, Meclis’te oturulup barış ve sükûnet içerisinde konuşularak silahların yerine kalemler devreye girerek çözülür. Dünyada hiçbir savaş, savaşla çözüm olmadı, hep barışla son buldu. Savaşla nereye varacaklar? Yazıktır, günahtır. Bu kanın artık durması gerekiyor. Oğluma nasıl güveniyorsam, Sayın Öcalan’a da o kadar gönül rahatlığıyla güveniyorum. O ne diyorsa ona göre mücadele etmeliyiz. O yüzden barışı savunuyor ve istiyoruz” şeklinde konuştu.
MA / Ruken Polat – Mazlum Engindeniz