
Politika yorumu yapmak gerekirse, 31 Mart yerel seçimleri AKP ve MHP iktidarının yenilgisi ile sonuçlandı. Bu seçimler, doğrudan ülke yönetimindeki dengeleri değiştirmese de halkın genel eğilimlerini ve iktidarı değerlendirmelerini yansıtıyor. Oy ve güç kaybeden bir iktidar ise uygulamalarını ve planlarını zor gerçekleştirebilecek durumda.
Türkiye’nin önemli sorunlarından biri ekonomik krizin işçi ve emekçilerin sırtına yüklenmesi, diğeri ise Kürt halkına karşı yürütülen savaş. Bu durum karşısında iktidar, ekonomik krizin yükünü kimin taşıyacağını düşünmek zorunda. Neo-liberal politikaları sürdürerek işçi ve emekçilere yüklemeye devam ederse sınıf savaşımı keskinleşebilir, oy kaybı artabilir. Diğer taraftan, işçi ve emekçileri doğrudan karşısına almak istemeyen iktidar, sermaye kesimlerinden vergileri artırarak krizi finanse etmeye çalışırsa sermayenin desteğini kaybedebilir.
Kürt halkına karşı yürütülen savaş da ekonomik krizin en büyük nedenlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu savaşın durdurulması ekonomiyi rahatlatabilir ancak iktidarın siyasi olarak buna hazır olmadığı görünüyor. Ayrıca, iktidarın diplomatik olarak da zayıflaması ve seçim yenilgisinin siyasi zayıflamayı artırması, sıkışık bir durum yaratıyor.
Sonuç olarak, barış ve demokrasi güçlerinin birlikte hareket ederek sermaye ve iktidara karşı sınıf güçlerini birlik içinde güçlendirmesi ve Kürt halkına karşı savaşı durdurması önemli. Bu mücadelelerin başarısı demokratikleşme süreçlerini ilerletebilir ve iktidar blokunu zayıflatabilir. Dar parti çıkarları yerine, emek ve özgürlük ittifakının ortak mücadeleyi yeniden yükseltme kararlılığını göstermesi gereklidir. Devrimci demokratik seçeneği güçlendirmek ve halkın desteğini kazanmak önem taşımaktadır.